Eminim hepimiz hayatımızda en az bir kere bir PC ya da mobil oyun oynamışızdır. Belki bir ya da iki kez denedik ama pek de keyif almadık, belki de günlük boş vakit aktivitesinden çıkarıp bir bağımlılığa dönüştürdük. Sonuçta oyunlarla ne kadar vakit geçirmiş olursak olalım, hepimizin oyun dünyası, onların yapısı ve kurgusu konusunda bir fikrimiz var. İlk video oyunundan bu yana, oyun dünyasında çok fazla şey değişti. Grafikler, tasarımlar, UI, UX ve kullanıcıların oyun oynadığı cihazlar öyle gelişti ve evrildi ki gerçek hayatla oyunu birbirinden ayırmak bile zorlaştı. Pazar büyüklüğüne baktığımızda, araştırmalar oyun sektörünün son 8 yılda gerçekleştirdiği gelirin müzik ve sinema sektörlerinin pazar büyüklüklerinin toplamından bile daha fazla olduğunu gösteriyor. Çok daha heyecan verici olan ise, hala inanılmaz bir büyüme ve dönüşme potansiyeli taşıyor olması. Dünya her gün çok daha hızlı ve çok daha mobil olurken mimimalistik ve basit tasarımıyla bu konuda harika bir örnek teşkil eden, yükselen yeni bir oyun trendimiz var.
Bu oyunlara “hyper-casual oyunlar” diyoruz.
Hyper casual oyunların son 2 yılda app istatistiklerinde sürekli zirvede olmalarının nedenini anlamak hiç zor değil. Sosyal medyanın yadsınamayacak kadar büyük etkisinin yanında, kullanıcıların bu oyunları bu kadar sevmelerinin de sayısız nedeni var. Öncelikle, bu oyunlar çok kolay kontrol edilebiliyorlar ve bu durum oyuncular için son derece konforlu bir aktiviteye dönüşüyor. Karmaşık stratejiler kurmak ve oyunun kurgusunu anlamak için ekstra bir çaba gerekmiyor. Bununla birlikte, hedefler net ve basit. Oyun süreleri oldukça kısa, böylece kullanıcılar oyunu otobüste, metroda ya da bir kafede arkadaşını beklerken oynayabiliyorlar. Ayrıca, bu oyunlar 4 saat sonra geri dönüp bitkileri sulamak gibi bir bağlılık gerektirmiyor. Bu kadar hızlı ve mobil bir dünyada, zihinlerimiz günlük küçük tatminlerle bu koşuşturmadan anlık da olsa kaçıp kurtulmak istiyor. Her gün aynı şeyleri yapmaktan çabucak sıkılabiliyor ve her şeyi olabildiğince hızlı tüketmek istiyoruz. Ve içimizdeki ilkel güdüyle, küçük hedeflere ulaşıp, onları başardığımızda içsel bir tatmin yaşıyoruz. Hyper-casual oyunlar bu tatmin hissini rahatlatıcı tasarımları ve kurgularıyla bir adım daha ileri taşıyor. Buradaki asıl amaç stresten ve öfkeden kaçınmak; böylece kullanıcılar bu kısa oyun süreleri boyunca yalnızca yaptığı şeyden keyif alsın.
Pazara gelince, günden güne çok daha rekabetçi bir hale geliyor ve eğer bu rekabetle baş etmek istiyorsanız bu türün tüm kurallarını ve karakteristik özelliklerini bilmeniz gerekiyor.